EĞİTİMEVİ.NET
   
  İZNİK-DERBENT
  Gecmise-Merhaba
 

GEÇMİŞE MERHABA

     Teknolojinin olmadığı televizyonun bilinmediği,tek tük radyoların bulunduğu köyümüzde gençlerimiz ve köyün küçük çocuklarının yaşantılarını bunların dışında ki oyunlara  göre renklendirmek.

    Ufku dar vizyonu ve misyonu olmayan köy gençleri büyüklerinin oyunlarını ve tavırlarını yaşatmaya çalışıyorlardı.

    Bugünün gençliğinin çok sık kullandığı stres kelime dağarcığımızda yoktu. Zannediyorum bir tek bu stres kelimesini “canım sıkılıyor” ile karşılıyorduk.

    Monoton ve tek düze olan köy hayatımızı biraz olsun renklendirmek için akla gelmedik oyunlar oynanıyor, akan derelerimizde çipeniyorduk.

    Aslında hayat şimdi çok renkli olmasına rağmen sıkıcı bir süreç yaratıyor.Teknoloji gelişirken buna paralel olarak  bir çok değeri, örf ve adetleri otantik yaşantıyı renksizleştirmiştir.

      Teknoloji geldi  öz gitti. Köyümün değişmeyen değeri mi kaldı? Köyümün tavukları gitti.Yumurta özünü bozdu. Köyümün “yıllamacı” dediğimiz gıcık  inekleri gitti. Süt, yoğurt özünü bozdu. Sandık gitti gardırop  geldi. Ambarlar vardı buğday ambarları bunlar bitti.Köyümün gençlerinin literatüründe ambar ve sandık  kelimeleri bilinmez oldu. Köyümün büyük baş hayvanlarının sürüsünü güden  çobana sığırtmaç dendiğini yeni nesil nasıl bilsin.

    Kahya kelimesi unutuldu. Köy muhtarının en büyük yardımcısıydı. Hoparlörün olmadığı yıllarda köylüye duyurulacak haberleri yalın ses ile minareden “ Ey komşular bu akşam köy toplantısı var.” Diye anons eden kahya tedavülden kalktı.

    Aslı imece(yardımlaşma) ama köy dilinde meci  olan  yardımlaşmalar nerede? Komşumuzun birisi tarla sürüyor veya su yolu açacak ,bunun için bir çok kişiyi Allah rızasına çağırıp bu işini yaptırıyor. Karşılığında para yok sadece toplanıp işi görülenin evinde köy yemeklerinden müteşekkil yemek yeniyordu.

    Sevginin ifadesi olan, sevdiği kıza gündüz ise ayna tutmak, gece ise el feneri ile yüzüne tutmak. Bunlar belki özünde insanı rahatsız edebilir. Ancak  sevginin karşı tarafa ifade  şekli olduğu için rahatsızlık duyulmuyor.

    Menfaatsiz, riyasız saf ve temiz aşklar yaşanıyordu. Bir şairin dediği gibi “ Köy yolları tozludur, çamurludur ama aşkları saftır, sevda kokar.”

     Çobanlık bir meslekti o zamanlar. Bundan paye alanlarda olmuştur. Rahmetli  Hasan Arslan  çoban Hasan lakabıyla bilinmekteydi.

      Acaba çobanlık yapmadan büyüyen, okuyup giden köyü terk eden var mıdır? Hiç zannetmiyorum.Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan mı  yapmadı. Albay Cemil Boztaş mı yapmadı. Sayıştay üyesi İsmail Destan mı ,Avukat Halil Tomruk mu, Kadir Ergün mü  Hasan Bozkurt mu yapmadı.

     İşte bu çobanlıklar icra edilirken zamanın geçmesi için oynanan oyunlar hepimizin zihninde izler bırakmıştır. Hatıralarında yaşatmaktadır. Çoban eşittir sopa olduğu için sopa ile oynanan oyunlar daha çoktur.

     Mesela ölüce  eşek oyunu. Yeni nesil bu oyundan bi haberdir. Ölüce eşek oyununun içinde eşek kelimesinin geçmesine de bir anlam veremiyorum. Her halde sonunda mağlup olanın sırtına binildiği için böyle denmiştir.Eğer oynarken atanın sopası ebelenenin sopasının altına girdi ise her tutam sopayı bir sopa boyu ileriye sürer.

     Yine sopa ile oynanan kuyu çeliği. Ebenin karşı oyuncuya attığı çubuk vurularak ne kadar uzağa giderse vay haline. Bu satırları okuyan bir çok arkadaşımın, köylümün ah çektiklerini vay be neydi o günler dediklerini duyar gibi oluyorum. Çünkü herkesin  bunlarda bir hatırası vardır.

       Kendi adıma söylüyorum  en çok arzu ettiğim bir şey. Köyümüzde  bu kadar okumuş kişi var. Acaba bizler bu birikimlerimizi köye nasıl yansıtırız, neler yapabiliriz? Geleneksel (her yıl yapılan) bir şeyler yapmak mümkün değil midir? İlgilenenlerin beyin fırtınası yapmalarını arzu ediyorum.

 

Mümin Torlak

(Emekli Öğretmen)

 
  Bugün 2 ziyaretçi burdaydı!  
 
İHSAN DURAK WEB SAYFASINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol